15 Ağustos 2009 Cumartesi

ferhat göçer biri bana geldi






Halen Haydarpaşa Numune Hastanesi' ndeki görevine devam eden sanatçının müzikal yaşamı İ. Ü. Tıp Fakültesi mezuniyetinin ardından 1988 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Şan Bölümü Ön Lisans eğitim programını kazanmasıyla başlıyor. Ferhat Göçer aynı zamanda Türkiye' deki ilk şahsa ait senfoni orkestrası olan ve büyük başarılara imza atarak yurtiçi ve yurtdışında oldukça ses getiren "Metropol Senfoni Orkestrası' nın kurucusu. Sanatçı sahnede, görünüşte birbirine aykırı iki tarzı, Klasik Batı ve Türk Müziği' ni kendine özgü yorumu ile tek vücutta birleştirerek ortak bir ruha kavuşturuyor. Ferhat Göçer Türk Müziği' ni batıya yaklaştırarak ve klasik müziği Dünyada' ki Neo Klasik akıma uygun bir şekilde yeniden yorumlayarak dinleyicilere sevdirmeyi amaçlıyor. Ferhat Göçer - Aşkların En Güzeli
Unut dediğin kolay değil sorma
Sanırım aldandım yıllar sonra
Yalan ölürüm inanmam buna
Bulurum dedin benden sonra

Kaç yıl gerek bana dönmen için?
Kavruldu kalmadı yandı için
İnan bana canım sende özleyeceksin!

Hoşçakal aşkların en güzeli
Kavuşur elim sana günün birinde
Sarılıverir beline dokunur tenim sana yeniden
Hangi gün taşınır dönerim
Bilinmez boş kalacak yüreğim
Söz verdim sana ölene kadar AYRILMAM! Ferhat Göçer - Caruso
Qui dove il mare luccica,
E tira forte il vento
Su una vecchia terrazza
Davanti al golfo di Surriento
Un uomo abbraccia una ragazza
Dopo che aveva pianto
Poi si schiarisce la voce,
E ricomincia il canto

Te voglio bene assaie
Ma tanto tanto bene sai
È una catena ormai
Che scioglie il sangue dint'e vene sai...

Vide le luci in mezzo al mare,
Pensò alle notti là in America
Ma erano solo le lampare
E la bianca scia di un'elica
Senti il dolore nella musica,
Si alzò dal pianoforte
Ma quando vide la luna uscire
Da una nuvola,
Gli sembrò più dolce anche la morte

Te voglio bene assaie
Ma tanto tanto bene sai
È una catena ormaiCerrah - Tenor Ferhat Göçer Şanlıurfa'da doğdu. Öğretmen olan anne ve babasının tayiniyle İzmit'e geldi. 1986 yılında İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi'nde tıp eğitimine başladı. Bundan iki yıl sonra 1988'de İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Şan Bölümü ön lisans eğitimini görmeye hak kazandı.
Mecburi tıp hizmetinden dolayı müziğe 1 yıl ara vernek zounrda kalan Göçer, 1994 yılında sahne hayatına "merhaba" dedi. Haydarpaşa Numune Hastahanesi'nde Genel Cerrahi asistanı ve İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Şan Bölümü Lisans öğrencisi oldu.

Gene aynı sene, konservatuar arkadaşlarıyla kurduğu "Turkuaz" adlı müzik grubuyla müzik hayatındaki ilk büyük adınımı atıyordu. Zamanla gurup içinde ön plana çıkmaya başlamıştı. 1997 yılında başka bir grupla projelerine devam etme kararı aldı.

Artan tecrübeleriyle repertuarına eski şarkıları ve yabancı halk şarkılarını da kattı. Yakın zamanda ney ve kanunla zenginleştirdiği orkestrasıyla Klasik Türk Müziği'nın yanı sıra opera aryaları, müzikaller, 60'lı yılların İngilizce parçaları, chansonlar, rembetikolar, İngilizce, Fransızca ve Yunanca parçalarda çalarak, çıktığı sahnelerde bambaşka bir rüzgar estirdi.

Klasik batı müziği ile etnik Türk müziğini birleştirerek yorumlayan Ferhat Göçer, Metropol Senfoni Orkestrası ile İstanbul'dan, Diyarbakır'a, Gaziantep'den İzmir ve Ankara'ya uzanan Kültür ve Turizm Bakanlığının desteğiyle verilen Anadolu Aryaları turnesine Bodrum, Rumeli Hisarı ve Antalya ile devam etti.

2005 yılının kışında Çırağan Q Bar'da sahne alan Ferhat Göçer, yaz sezonunda ise salı geceleri Reina'da sahne aldı.

Seslendirdiği Parçalardan Bazıları
Peppino di Capri'nin Roberta'sı, Notre Dame De Paris'ten Bell ve Tepms Des Cathedrales, Frank Sinatra'dan My Way, Jose Feliciano'nun Rain'i, Santana'dan Corason Espinado, Sarı Gelin, Rüzgar, Münir Nurettin Selçuk'un Kalamış'ı, Weber, West Side Story, Evita gibi müzikaller, Verdi, Donizetti, Bucthi'den aryalar, Allessandro Safina, Emma Shaplin, Nana Mouskouri'den eserler, Lucia Dalla'dan Caruso...

Bir röportaj...
Perküsyon ustası Ömer Faruk Tekvilek ile cerrah tenor Ferhat Göçer ortak projesinin ortak röportajı.
• Konser projesi nasıl gelişti?

Ömer Faruk Tekbilek: Kanuncu arkadaşım Bahadır Şener aynı zamanda Ferhat Göçer ile de çalışıyor. Konser fikri önce onun kafasında gelişmiş ve bunu organizasyondan Celal Bey'e iletmiş. Projeyi bana anlattıklarında Ferhat Bey'i duymak istedim. Konserden çekilmiş bir CD gönderdiler. Çok hoşuma gitti. Bu iş olur dedim. İki ay içinde her şey tamamlandı ve buradayız işte.

• Organizasyonun adı olarak Mood Night'ı neden tercih ettiniz?

Ferhat Göçer: Organizasyondan sorumlu yakın bir arkadaşımızın fikriydi. Hem gecenin buluşturucu yönünden hem de Açıkhava'nın o hoş, büyülü ortamından esinlenerek için bu ismi koydu. Biraz da Ömer Faruk'un müziğindeki o ilahi hava¤dan etkilendiği ve 'Mood Night'ı çağrıştırdığı için sanırım. Aslında asıl kahraman açıkhava.

• Konser programını nasıl hazırlıyorsunuz? Provalar nasıl ilerliyor?

Ömer Faruk Tekbilek: İlk defa bir araya geldiğimiz için önce Metropol Senfoni Orkestrası benim parçalarım üzerinde çalıştı.
Ferhat Göçer: Metropol Senfoni Orkestrası ile yaklaşık 17-18 konser verdiğim için nispeten benim çalışma disiplinime göre bir programı vardı, şimdi önce Faruk Ağabey'in eserlerine çalışıyorlar. Biz kendi eserlerimize baktık, o da kendi orkestrasıyla çalışmalarını yaptı. Provalarla olayın nereye gideceği kesinleşecek. Tabii ki şef Orhan Şallıel'in büyük rolü var. Birbirimizi tanıdıkça çok daha rahat ve uyumlu oluyoruz. Kafalarımızdaki soru işaretleri ortadan kalkıyor ve tanışma aşamamızdaki o pozitif, hoş hava kendini çalışmalar esnasında da yavaş yavaş göstermeye başladı. Konserde ortaya gerçek bir buluşma çıkacak.

• Son birkaç yıldır müzik piyasasında Doğu-Batı sentezi konuşuluyor. Siz kendi müziğinizi bu eksende nereye koyuyorsunuz?

Ömer Faruk Tekbilek: Kendi müziğime uyguladığım şekli bir doktorun zehri kullanması olarak görüyorum. Zehri çok az kullanırsanız insana şifa verir, kuvvet verir ama dozu aşırdığınızda öldürür. Batı'nın da anlayacağı öğeleri de koyup etnik çalarsam ilginç olmayacağını düşündüğüm için bunları en basit şekilde kullanayım ki onların da kulağına aşina olsun, ilgisini çeksin ve bunda başarıya ulaştığımı düşünüyorum, çünkü bana ne tür müzik yapıyorsunuz diye sorulduğunda cevabım etnik oluyor. Müziğimde dört köşe görüyorum: Mistik, romantik, folklorik ve arayış, yeni deneyimler. Çıkış noktam ise ilahileri kullanmam ve klasik müziklerimizden örnekler vermek, zurnayla folkloru insanlara tanıtmak. Batı öğeleri zehir misali, kendi özümüzü bozmadan az kullanıldığında muhakkak ki açılmak ve büyümek için gerekli.
Ferhat Göçer: Faruk Bey'in vizyonu bu konuda benden çok daha geniş olduğu için, hem çok daha fazla seyahat edip hem de dünyanın pek çok yerinde farklı insanlara, kültürlere konserler verdiği için söyleyecek fazla bir şeyim yok. Haklı. Burada yapılması gereken tek şey özünü bozmadan, fazla karıştırmadan, aslında görkemli olan basitliği bozmadan ve içine katarak insanlara sunmak. Gerek klasik müzikte olsun gerek etnik müzikte, her ikisinde de karıştıracağınız unsurda o basitliği korumanız gerekiyor.

• Faruk Bey müziğinizdeki dört köşeden birisi folklorik. Ferhat Göçer de halk müziğini klasik müzikle birleştirerek kullanıyor. Bu çalışma ile Türkiye'de daha fazla insana ulaşabileceğinizi düşünüyor musunuz?

Ömer Faruk Tekbilek: Aslında benim başlangıç noktam kendi özümle bağlı olmak. Bir parçayı dinlediğimde ya da bir beste yaptığımda ya tüylerim ürperecek ya da gözlerim yaşaracak ki tamam diyeceğim. Eğer ben onu seversem, ondan haz alırsam insanların da seveceğine inanırım. Onun için de insanları mutlu etmek için bir şeyler yapmak yerine, inandığım değerlere hizmet edip samimiyetle bir parça üzerinde çalışmayı yeğliyorum. İnsanlar samimi olan her şeyde aynı çabayı görüyorlar çünkü.

• Adanalı bir sanatçıyla Urfalı bir sanatçının buluşması aynı zamanda. İzmir ve İstanbul'dan sonra başka yerlerde de konserler olabilir mi?

Ferhat Göçer: Tabii ki gönlümüz böyle bir şeyi arzu eder. Önce bu iki sınavı verelim. Muhtelemen daha sonra Faruk Ağabey Türkiye'ye geldiğinde bunları konuşuruz, çünkü bu organizasyonlar büyük maliyetli. Bu tarz kentlerde büyük sponsor olmadan oradaki dinleyicilere ulaşmak çok zor. Bilet rakamlarını yüksek tutup haydi gelip konseri dinleyin demek zor. Eğer sponsorlar bulabilirsek o zaman belki de Türkiye'nin ulaşmadığımız yer kalmayacak.
Ömer Faruk Tekbilek: Önümüz açık. Her şey bu iki konsere bağlı, nasıl tepki alacağız
Che scioglie il sangue dint'e vene sai...